AĞAÇ- 1
Ağaç: özgür , tutsak
gibi de
Bir yanıyla toprağı sımsıkı kavramış kök salmış, bir yanıyla
elleri gözyüzünde yüzü aydınlık; gülümsemesi , bin bahar yemyeşil… Gözyaşları
sohbahar yağmurları, hazin..
Ağaçlar üç kuruşluk oksijene beş kuruşluk semere veren doğurgan köleler. Tüketilmişlikleriyle yorgun
bir kadın esnemesini taşırken , taze bahar dallarıyla şuh bir kadın kahkasını
çınlatır kulaklarda.
Arayış içinde meraklısına denk geldik, biraz söz sözledik.
Ayakların yerde ey ağaç!
Ayakların yerde ey ağaç!
Bastığın, kök saldığın toprağın chi’sini, magmanın ateşini,
çağıl çağıl içtiğin suyu var eden çırılçıplak bir gerçeklik var . Buyur bir
kahve hazırlasın bizim kızlar sana boylu boyunca konuşalım, hatta şimdilik biz
konuşalım sen dinle . Haber edelim bizim iklimden sana.
Pırıl pırıl doğarız biz bu coğrafyada demeyi isterdim sana ama o kadar da aydınlık
değil sanki buralar, sanırsın bitmeyen
bir kış yaşanıyor bu iklimde. Her gece birilerimizi avlıyor vahşet, her güneşte de durmuyor, bir azgınlık halidir
bu. Gün doğmuyor bu iklimlerde orta çağda
kaldı zaman. Saatler ilerlemiyor, yerinde sayıyor insanlık. Milyonlarca çığlık içinde
bir fısıltı benim anlatacaklarım sana.
Sen ağaçsın dalların maviliklere kucak açmış benim saçlarım
var dövülürken bir adamın ellerine dolanmış… Kankırmızı bir al bağlamışlardı
saçlarıma sanada versinler ört dallarına
erk sahipleri memnun olsun aman ha !
Dünyaya başka pencerelerden bakmayı öğrettiler bize kırmızı-
mor pencerelerdi , çürükleri ruhlarımıza işledi. Aman erk sahiplerine söyleme ,
şikayet etmiyoruz. Bi çare zavallılarız çünkü ..
Koskoca gövden var sapasağlam, dim dik . Rüzgarlara karşı durur, yağmurlara eyvallah
etmezsin .. Ne yücesin ..
Bizim vücutlarımıza kum saati yakıştırmaları ettiler. Göğüslerimiz kalçalarımız şehveti çağırır,
dudaklarımız şuh kahkahaların uğrak yeri orospu kırmızı rengi . Gözlerimiz şehla aman aman, ağzımız çok laf yapmaz .
Saçı uzun aklı kısalar ailesine mensup kocaman bir zar ile sarılı çıplak
bedenlerimiz . Çıplak dedim tövbe tövbe
. Zar önemli dikkatler buraya lütfen
…
Sana karışmıyorlardır şu ölçülerde olmalı ağaçlar diye burda
estetik anlayışları var yer-dip olsalar ama olmuyorlar . Metalar, ölçüler,
mezuralar,diyetler, makyajlar modern dünya işkenceleri..
İnsanlık dışı diyecek olursun sakın, insanlık burda. Yapma!!
Senin fidelerini dikiyorlar ya bu topraklara , adını bilmem
ne hatıra ormanı falan koyuyorlar . Şaka gibi çünkü aynı eller birilerimizi bıçağın
ucundan damlatırken, alnına namlu dayıyor birilerimizin.Namus etiketi
yapıştırmışlar bacaklarımızın arasına. Sıkı sıkıya baraj kurduk yedi kat
giyiniyoruz. Ya kaybedersek etiketi namussuz olursak maazallah .
Sessiz kaldın,
üzgünüm konuşamadığını unuttum .
Ben konuşuyorum da ne oluyor çığlıklar atıyorum şu an, belki
bi yerde ölüyorum ya da özel alanıma
girmişler tecavüz ve daha niceleri. Üç maymun
cirit atıyor sokaklarda bir ölüm sessizliği kulaklarda sağır edici ,
aman tanrım ..
Peki Aşk desem ? Senin kalbin var mı ? Ya da soruyu şöyle soralım sen aşık olur musun ? Peki tamam konuşamıyorsun bende konuşmak istemiyorum şu anda. Bir cümle kurayım geçelim bu konuyu. Geceye and olsun ki hiçbir kadın sevilmiyor hakkınca . Zaten sev(e)miyor da..
Peki Aşk desem ? Senin kalbin var mı ? Ya da soruyu şöyle soralım sen aşık olur musun ? Peki tamam konuşamıyorsun bende konuşmak istemiyorum şu anda. Bir cümle kurayım geçelim bu konuyu. Geceye and olsun ki hiçbir kadın sevilmiyor hakkınca . Zaten sev(e)miyor da..
Karanlık denizlerde rehber
fenerin, kendini bilmeyişini üzerinde
taşıyan kadın selam olsun sana.
Daha çok şişiririm de kafanı hem sigaram bitti hem derse
yetişmem lazım . Bir hengamedir aldı yürüdü bizde geri kalmayalım.
Şimdilik hoşça kal.
Bir yere kaybolma…
İki çift sözü söyleyenin adı : SUS’suzluk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder