Sevgili B,
Yaşamaya dair
düşüncelerimi sorguladığım sabahların birinde, göğsünde zarif bir heves
çiçeği açan gülümsemenin kapısını tam
çalacaktım ki, diye başlayacağım bu hikayeye.
Uykusuz, uzun,kapkaranlık saatlerin; iç bulantısıyla uyanılan kabusların,
ay ile yaren olunan saatlerin ve
çoğundan sağ salim çıkılamayan devrimlerin ardından bir sonuca gelmeliydim,
gelemedim.
Uğraştım, oysa her
şeyin iyi olacağını söylemişti zaman düşerken takvimlerden. Haklıydın,
yalanlara alışmalıydım:Lakin yapamadım, elimden geldi de içimden gelmedi be.
Erken uyanılan
sabahların daha kabusla başlamadığı zamanlarda, çocukluğumda- çok iyi olmasa da
iyi şeylerdi yaşadıklarım- bıraktığımı sandığım şeyler vardı. Ezan okuyan sesin
sahibini o aralar Tanrı sanırdım. O güçlü, kavrayıcı sesin sahibi bizim köyün
imamı Mustafa amca imiş.İşte tam o zaman anlamalıydım gerçeklerin tüylerimi
yoluk yoluk bırakacağını.Ama ama işte ..Tatlı salım salım bir kuğu olamadım
benim payım ördeklikte kalmıştı.Onun
için erkek çocuğu gibi büyüdüm.Köpükten silahlar kuşandım düşmanlarım belirsizdi.
Çelik çomakların hayıt dalından ebesiydim, koşamayan bir toparlak. Erkek çocuğu
gibi çocukluk geçirsen bile kız çocuğusun ve bunu sen unutsan da tomur tomur
kabarınca memelerin, gûlyabaniler hatırlatıyor. Senden her seferinde salyaları
akan bir ısırık aldığında gözleri, utançların artıyor. Oysa utanmamalıydın, sen
küçük kız çocuğu. Utanmamalıydın ama seni de anlıyorum. Çünkü herkes o kadar
anlamıyordu seni ve öylesine acımasızdı dünya. Herkes kendi karmaşasında .
Annen pişemeyen yemeğin telaşında. Baban yetmeyen, bitmeyen geçinme derdinin.
Başkası için yoktun zaten, gerçi hala yoksun …
Formasyon derslerini
almaya başladığımda fark ettim. Bizim hevesimizi kıran asıl şeyler şimdilerde
değil eskilerde yaşadığın, kafanın içinde canavarların yerleşkesi .Şimdilerde
korkacak şeyler biriktirmiyorum artık korkmuyorum. Korkmayacak kadar gerçek her
şey.
Üçüncü ya da dördüncü
sınıfa gidiyordum tam anımsamıyorum, bir kedinin avuçlarımda ölüşüne tanık
olmuştum.Ben öldürmemiştim ama köpeğin dişlerinde de kurtaramadım..Gecenin kör
vaktinde tuvalete çıkmıştım.Çocukken o tuvalet yoluna canavarlar pusu kurar her
adımda beni cuvallarına katıp götürmek isterdi cadılar.serçe gibi pırpır atardı
yüreğim –biliyorum tanrım beni görüyor, o beni koruyor. Bismillah bismillah
bismillah derdim belki yüzlerce defa.Şimdi görsen o yol o kadar da uzun
değilmiş B. Ama o gece Onun belini kıran köpeğin dişleri benim de ruhumun
kemiklerini kırmış.O gün bir şeyler gitmiş içimden bugün fark ettim .
Şu vakitlerde-bilgeliğe erişmesem de bir şeyler öğrendim sayılır eskiye
nazaran- tez yazmam gerek.Lakin ben kafamın içerisinde örümcekler büyütüyorum.
Her gece soğuk yılanlar gibi sorularma sımsıkı sarılıyorum. Kaburgalarım iç içe
geçmiş nefes alamıyorum, uyanamıyorum. Bin parçaya bölünmüş gibiyim.Çok değil
mi? Bence de çok.Abartıyorum tabiî ki.Bin parçaya bölünemez insan yaşarken
lakin yaşadığım kadar parçalanabilirim sanırım. Ve her parçamın bir hatırası
varsa şayet çok hayatım var demektir.
Bugün uykumdan sökülürken son hatırladığım cümle “artık kitap okumak istemiyorum’’du.
Ben artık okumak, düşünmek, aramak, birleştirmek istemiyorum B. Birleştirdikçe
acıyor. İnsanın anlatamadığı bir acısı olur mu ya .İçin acıyor ama tarif
edemiyorsun yerini.Göğsün desen değil ciğerin,omzun, sırtın değil için acıyor.
Kuruyor gibi hissediyorsun, yanıyor gibi, çürüyor gibi…
Ben niye her şeye
üzülüyorum B.Burnumun direği her sızladığında ve bir ateş parçası yumru
olduğunda boğazıma döktüğüm gözyaşı dünyanın tüm acılarına. Biraz abarttım mı
ki yine. Neyse .. İnsanlar aptal olduğumu düşünmesin diye onların karşısında
ağlamam, anlatmıştım sana. Güçlü görünmek gibi bir takıntım vardı. Bugün bunu
çiğnedim sanırım.
Dünyanın yaşanırlığına yirmi
beş yaşına değin dayandığımı fark ettim bu sabah elimde ölmeye yakın bir kedi
yavrusuyla. Üstümde pijamalarım, dudağımın kenarında, yatağımdan zarif bir
hevese bulanmış tebessüm kırıntısı.Bu umutsuzluğun ahtapot kollarından kurtulup
kaçmaya kaçıncı niyetim ve kaçıncı defa kursağımda ağır bir heves darbesi.
Üzgünüm kedicik ve kız çocuğu . Bu öyküyü başka türlü yazmayı isterdim,
yazardım da lakin bu öykünün yazarı ben değilim sadece hikaye edeniyim.
Velhasıl B. bugün dünyanın ölüme bakış açısını yakinen bir kere daha
görüp,hevesli tebessümümü beyaz bir tüy yumağına sarıp toprağa verdim.Üstüne de
bir mezar taşı kondurdum.Ölen insanlığıma..